Düşünün ki kader maçına çıkıyorsunuz... Rakipleriniz, şampiyonluğa oynayan takımlarla oynuyor. Sende güçlü rakibine karşı oynuyorsun ve adamlar da takımın yarısı neredeyse sakat. Öyle bir gece yaşandı ki Pazartesi, böylesini bir daha yaşayamayız. Konyaspor Başakşehir'i, Denizlispor Trabzonspor'u yeniyor ve olacak ya bütün şanssızlıklar bizi bulacak ya 9 kişi oynayan Kayserispor ise 90'da puan alıyor.

35 yaşında bir kalecin var ama topa nasıl çıkacağını bilmiyor, bir forvetin var ama topa nasıl vuracağını bilmiyor. Allah her şeyin beterinden saklasın... Bu sene ne kadar aksilik, şansızlık ve becerisizlik varsa başımıza geldi. Geçen hafta Sivasspor'u deplasmanda yeniyorsun ama adeta revire dönen Beşiktaş'a sahanda mağlup oluyorsun. Bu kabul edilebilir bir şey değil.

İlk yarı en az 4 net pozisyon... Cesaret yok...

Hadebe, bir bir adamları geçiyor ve kale dibine geliyor ama şut atma cesareti bulamıyor. Yılların tecrübesi dediğimiz Umut, net fırsatı değerlendiremiyor. Bunların çilesini gören kaleci Farnolle'de siz atmazsanız, ben size cezayı kestiririm dercesine faturayı kesti. Hak ettik mi elbette hayır. Düşermiyiz, Farnolle'ye bağlı.

Çarşamba pazarına gitsen, bu kadar karışık bir durum içerisinde kendini bulamazsın. Sezon başı ağa oyuncularını satıyorsun, Avrupa'da mücadele ediyorsun, ilk yarı iyi puanlar topluyorsun, Sergen'i gönderiyorsun. Guilherme, Jahovic sonra da Bifouma'yı elinde tutamıyorsun, deprem de oluşturulan kaos ortamı, Pandemi süreci, hoca değişiklikleri ve maddi kriz. Böyle bir dönemde ligde kalmak, şampiyon olmak kadar kıymetli sayılır.

Artık son iki maç kaldı. Yönetimin hataları, hocanın tutarsızlığı ve futbolcuların formsuzluğunu konuşmanın bir anlamı yok. Ben demiştim havalarını estirmenin de gereği yok. O kadar yazdık ve söyledikte noldu. Çalan da oynayan da kendileri. Hele takım bir ligde kalsın gerisine sonra bakılır. Şu kalan iki maç öncesinde bir çözüm bulmak, hayal ötesi olur ama yinede Allah yardımcımız olsun...